Şebnem Maier
WOL Koçu , Dijital ağlarda çalışma uzmanı ve danışmanı, İlham veren Konuşmacı, WOL Türkiye Topluluğunun Kurucusu, Profesyonel Proje Yöneticisi (PMP), Satış Grup Lideri
Tutku ile öğrenmenin, gelişimin ve dönüşümün peşinden gidiyorum: Benimle gelir misin?
Şebnem Maier
Merhabalar,
Ünvanlar ne kadar banal ve sıkıcı geliyor kulağa değil mi? En azından bana öyle geliyor ;-).
Hakkımdaki 10 gerçekle başlayayım kendimi tanıtmaya:
- Şebnem Saniye Maier – ikinci ismim babaannemin hatırası, önceki soyadım Kandemir.
- Evliyim, iki oğlum var, her ikisi de profesyonel olarak spor yapıyorlar.
- İzmir ‘de doğdum, büyüdüm. Annem babam beni yanlarından ayırmak istemedikleri için İzmir’de de okudum, çok da iyi etmişim.
- Çocukluk hayalim gazeteci olup çevre konularında yazmak ve bilinci arttırmaktı. Lisede kolaya kaçıp (ezberden hiç haz almam) sayısalı seçince gazetecilik okumak cidden hayal oldu ama Çevre mühendisliği okudum, ucundan yakaladım hayalimi.
- Deniz olmayan yerde yaşayamam diye düşünürdüm, hayat işte dağları da sevmeyi öğretti. Heidi kadar olamasam da dağların tadını çıkartabiliyorum.
- Hayatımda hep spor vardı, iş hayatına atılana kadar aktif Voleybol oynadım.
- Almanya’ya geldiğimde eşimle gittiğimiz devlet tiyatrosunun bir oyununda tiyatroda kullanılan edebi dili tam anlayamayıp eşimin omzunda uyuyakalmıştım. Ondan 3 yıl sonra o sahnede başrolde oyuncu olarak oynadım. Bu aklımıza geldikçe güleriz ailecek.
- Istenildiğinde herşeyin mümkün olduğuna inanıyorum, ‘mümkün’ ve ‘değil’ kelimelerinin kombinasyonunun olmadığına inancım tam.
- Yalnız işler yapmak yerine fikrimi birlikte yola çıkmaya uygun gördüğüm kişilerle paylaşıp onları kazanıp beraber ilerlemekten hoşlanırım.
- Yoga ile 5 yıl önce tanıştım ve düzenli olarak yapıyorum.
Ee şimdi sen neler yaptın bakalım bugüne kadar diyeceksiniz belki. İş hayatımdaki istasyonlarımı merak ediyorsanız, LinkedIn e yönlendirebilirim sizi. Bu satırları daha çok kalıplarla, ünvanlarla anlatılamayacak Şebnem’ i tanıtmak için kullanmak istiyorum.
Başarılarımdan kendim bahsetmeyi çok sevmediğimden burayı onlarla da doldurmayacağım. Ayrıca başarı kavramının da çok ama çok göreceli olduğunu düşünüyorum. Her insanın çıkış noktası farklı ve birinin yaptıkları başarı gibi görülürken, aslında çıkış noktasının çok önlerde olduğu görülünce o kişinin kendi çabasıyla ulaştıklarının değeri dengeleniyor, bence.
En başarılı bulduğum insanlar, zorlukların üstesinden gelip kendine, etrafına katma değer sağlamayı başaranlar diye düşünüyorum.
Diğer taraftan da ben bir insanın yaptıklarından çok, yapabilecekleriyle ilgilenmek gerektiğini düşünüyorum. O zaman farklı bir gözle bakabiliyoruz karşımızdakine ve kendimize. Çünkü, esas potansiyel tam da orada saklı kanımca.
Bu nedenle attığım her adımda ‘yapabileceklerime’ odaklanarak ilerledim. Yaptıklarımın bana, etrafıma, çalıştığım kuruma, topluma ne katkısı var sorularını sorarak geçirdim zamanımı. Farkettim ki esas dengeyi bunların herbirine anlamlı cevaplar verebildiğimde kurabiliyorum.
Bunların yanısıra ‘NEDEN?’ sorusu çok meşgul olduğum bir konu. Örneğin bu Web sayfasını neden açtığımı şuradaki blogumda bulabilirsiniz.